– İfade özgürlüğünü önemli yapan nedir?
J.S.Mill: Düşünce özgürlüğünün olduğu bir ortamda tartışma özgürlüğünün, dolayısıyla da ifade özgürlüğünün var olmaması mümkün değildir. Nitekim yazma ve konuşma özgürlüğünü düşünce özgürlüğü ile aynı tür sayabiliriz.
– Öyleyse düşünce özgürlüğünün önemli oluşunu sağlayan nedir?
J.S.Mill: Önce özgürlüğün tanımından yola çıkabiliriz. Özgürlük olarak adlandırılmaya değer tek özgürlük, başkalarının mutluluklarını engellemeden kendimiz için iyi olanın peşinde kendi yolumuzdan ilerlemektir. Düşünce açıklama ve yayma özgürlüğü ise hakikate (gerçekliğe) ulaşmada etkili olduğundan önemlidir.
– Hakikate ulaşmak ile kastedilen nedir? Hakikat ile düşünce özgürlüğü arasında ilişki var mıdır?
J.S.Mill: Hakikat, insanlığa daha önce insanlık için önemi olan bir konuda yanılmış olduğunu kanıtlamak ile açıklanabilir. Hakikate ancak farklı ve birden çok düşünce sayesinde ulaşılabilir.
– Bu durumda farklı düşüncelere nasıl ulaşılabilir?
J.S.Mill: Tam da bu noktada tartışma ve beraberinde ifade özgürlüğü karşımıza çıkar. Tartışmanın var olmaması durumundan tartışmanın önemini açıklayacak olursak, bu durumda, düşünce dayanaklarıyla beraber anlamını yitirmiş olur. Düşünce artık bir anlayış, inanç yerine “papağan gibi ezberlenmiş” sözlerden oluşmuş hale gelir. İfade özgürlüğü ise insanlığın tüm mutluluklarının bağlı olduğu düşünsel mutluluğu için zorunludur.
– Öyleyse insanlığın mutluluğu ile ifade özgürlüğü arasındaki ilişkinin ne gibi özellikleri olabilir?
J.S.Mill: Düşünce ve ifade özgürlüğü hakikate ulaşmada, dolayısıyla insanlığın mutluluğunda yadsınamaz öneme sahiptir. İfade özgürlüğünün bu noktadaki önemini bu özgürlüğün sınırlandırılması ya da düşüncenin susturulması durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlarla dört maddede açıklayalım:
*Susturulan düşüncenin doğru olabileceği göz ardı edilmiş olur,
*Susturulan düşünce yanlış olsa bile hakikat barındırma olasılığı göz ardı edilmiş olur. Ayrıca hakikat olarak kabul edilen düşüncenin susturulan düşünceyle karşılaştırılarak kendini tamamlaması engellenmiş olur,
*Susturulan düşünce tamamen yanlış olsa da diğer yanda hakikat olduğuna inanılan düşünce susturulan düşüncelerle karşılaştırılmadığı için nedenleri unutulur ve yalnızca bir önyargı halini alır,
*Böylece dogmalar yalnızca yer kaplayan, biçimsel birer söyleşiye dönüşmüş olur.
– Düşüncenin susturulmasının neden kötü olabileceğini özetleyecek olursak…
J.S.Mill: Öyleyse bir de şöyle açıklayalım, öncelikle susturmaya çalıştığımız düşüncenin doğru olup olmadığından hiçbir zaman emin olamayız. Düşünce susturulduğunda doğru ise insanlık, yanlış olanla değiştirme olanağından yoksun bırakılmış olur. Halbuki kişinin düşünceyi susturarak insanlığı usavurma olanağından yoksun bırakma hakkı yoktur. Düşüncenin tartışılmasını sınırlamak yanılmazlık taslamadır.
– Eğer susturulmaya çalışılan düşünce yanlışsa bu düşüncenin susturulması yerinde midir?
J.S.Mill: Hayır, çünkü hakikatin yanlış olan düşünceyle karşılaştırılması hakikatin daha fazla anlaşılmasını sağlayacaktır.
– Buraya kadarki bölümde düşüncenin susturulmaması ile anlaşılması gereken ifade özgürlüğünün sınırsız oluşu mudur?
J.S.Mill: Hayır, düşünce, bulunulan durum ve koşullara göre zararlı bir eylem hakkında tahrik edici ise geçerliliğini yitirmiş olur. Özgürlüğün tanımından başkalarına zarar vermeme koşulunu barındırdığını hatırlayabiliriz. Belirtmek gerekir ki toplumun himayesinde olan kişi bu himaye karşılığında topluma karşı sorumludur, bu sorumluluğun esasını da diğer bireylerin çıkarlarına zarar vermemek oluşturur.
– Böylece tüm bunlardan çıkarabileceğimiz sonuç ne olmalı?
J.S.Mill: Bir kişi dışında diğer tüm insanlar aynı düşüncede olsalar bile, kişinin diğer insanları susturmaya hakkı olmadığı gibi diğer insanların da söz konusu kişiyi susturma hakları yoktur. Çünkü bir düşüncenin susturulması ardında mevcut kuşağa ve sonraki kuşaklara karşı kötülük yatar.
Aslıcan Sezer
aslicansezer@ps-europe.org
Kaynak: Mill, John Stuart. Özgürlük Üzerine, Çev. Tuncay Türk, İstanbul: Oda Yayınları, 2.bsk, Mart 2012
Bir yorum
Geribildirim: Boğaziçi Direnişi 1: Akademik Özerklik ve Rektörün İktidarla Olan Bağlantısı Neden Önemli? – Unutmadan